GİRESUN İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ

Sit Alanları

1-      GİRESUN KALESİ I. VE III. DERECE ARKEOLOJİK SİT ALANI

İlçesi                                      : Merkez

Mahalle/Köyü                      : Kale Mahallesi

Kadastral Durum                 :

Karar / Tarih                        :14.02.1986 / 1917

Yapım Tarihi                         :

Yaptıran                                :

Yapı Tipi                                :Sit Alanı (Arkeolojik)

Giresun Kalesi denizi ve karayı kontrol altında tutabilecek stratejik bir noktada kurulmuştur. Kale­nin ne zaman kurulduğu ve nasıl bir yer­leşmeye sahne olduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. Bazı kaynaklar, Kerasus adlı yerleşim yerinin veya kalenin, milâttan önce 670'lerde Karadeniz bölgesinde ko­loniler teşkil etmeye başlayan Miletoslar tarafından kurulduğunu ileri sürse de; hâkim olan görüş, kalenin, milât­tan önce 183'te Sinop'u aldıktan sonra bölgeyi ele geçiren Pontos Kralı 1. Farnakes (M.Ö. 190–169) tarafından kurulduğu yönündedir. Kale ile aynı dönemde yerleşmenin başladığı düşünülen Giresun Adası’nda yapılan kazı çalışmalarında ele geçirilen arkeolojik buluntular ise Arkaik Dönem’e (M.Ö. 1050-600) kadar inmektedir. Kalenin Türk hâkimiyetine ne zaman girdiği konusu tam olarak aydınlatılamamıştır. Bazı tarihçiler kalenin Çepni Türkmenlerinin akın faaliyetleri sırasında zapt edildiğini ve 1341'den kısa bir süre önce de Türkmenlerin eline geçtiğini belirtir. Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de Trabzon'u ele geçirmesiyle Giresun şehri ve kalesi kalıcı olarak Türklerin eline geçmiştir. 

Kalenin yer aldığı yarım adayı çevreleyen surlar, dikdörtgen biçimli, kaba yonu bazalt taş malzeme ile örülmüştür. Surlar, bazı noktalarda yerini doğal sarp kayalıklara bırakır.  Sur boyunca yer yer kuleler mevcuttur. Surların en özgün ve gösterişli olan bölümü, kalenin kuzeye bakan yüzünde, günümüzde Valilik konutu olarak kullanılan yapının bahçesinde kalan çift sıra kornişli bölümüdür. Kalenin batı yönünde yer alan ve günümüzde kalenin en yüksek yerini teşkil eden çift sıra örgülü sur kalıntısı, İmparator II. Alexios’un 1301 tarihindeki onarımından kalmadır. Surun bazı bölümleri günümüzde kısmen yok olmuş olsa da mevcut izlerden yola çıkarak dış kalenin şeklini anlamak mümkündür. Dışkalenin giriş-çıkışlarında bulunan kapılar, günümüze ulaşmamıştır. En önemli kapısı, günümüzde Kapukahve Mahallesi’nde yer alan Kapu Camisi yakınlarında olup, bu kapıdan herhangi bir iz kalmamıştır. Bunun dışında kalenin iki kapısı dava vardır. Bu kapıların izleri kısmen mevcuttur.

Giresun Kalesi’nin en yüksek yerinde bulunan içkale, düzensiz duvarlarla çevrelenmiş bir yapıdır. İçkalenin güney cephesinde, sura bitişik olarak inşa edilmiş basık kemerli dar bir kapısı vardır. Bu kapı, iç kale ile sur arasında kalan dar bir koridora açılır. Burada adaya bakan büyük boyutlu bir adet mazgal pencere bulunur. Bu koridorla içkaleyi ayıran duvarın büyük bölümü yıkılmıştır. İçkalenin duvarları üzerinde yer alan seğirdimlere ulaşan karşılıklı iki adet merdivenden birisi günümüze sağlam durumda ulaşmış olup, diğerinin izleri görülmektedir. Günümüze ulaşan merdivenin altında oda şeklinde küçük hücre sonradandır. İçkale ortasında yer alan doğal kayanın içerisine büyük bir sarnıç oyulmuştur. Ayrıca içkalenin hemen dışında bir adet kuyu vardır.

Kalenin değişik yerlerinde sarnıçlar, kuyular, su yalakları, gözetleme kuleleri, mağaralar vb. birimler bulunmaktadır. Kalenin kuzeyinde yer alan ve günümüzde mağara olarak bilinen iki adet sarnıç vardır. Sarnıçların sıvalı olduğu izlerden anlaşılmaktadır. Dışkalenin doğu kapısına yakın bir tepede kayaya oyma iki adet oda tespit edilmiştir. Bu odalardan birisinde oturma sekileri ve nişler, diğerinde yine, sekiler, nişler ve kayaya oyma bir ocak yer alır. Odaların duvarlarında fresk izleri görülmektedir. Kaynaklarda, kale içerisinde tapınak, kilise ve anfitiyatrodan bahsedilse de bu yapılardan günümüze herhangi bir iz ulaşmamıştır.   Birinci derece arkeolojik sit alanlı olan kalenin, batı yüzü 14. 02. 1986 tarih 1917 sayılı kararla 3. derece arkeolojik sit alanı ilan edilmiştir.


2-       GİRESUN ADASI II. DERECE ARKEOLOJİK SİT ALANI

İlçesi                                      : Merkez

Mahalle/Köyü                      : Giresun Adası

Kadastral Durum                :

Karar / Tarih                        :17.05.1991 / 1029

Yapım Tarihi                         :

Yaptıran                                :

Yapı Tipi                                :Sit Alanı (Arkeolojik)

Doğu Pontus bölgesinin önemli yerleşimlerinden biri olan antik Kerasous (Giresun) kentinin 1.7 km. açığında bulunan Aretias adası, Doğu Karadeniz'de antik dönemde ve ortaçağda yerleşime sahne olmuş tek adadır. Ada yaklaşık 40.000 m² yüzölçümüne sahiptir. Denizden en yüksek noktası 24.5 m. olan ada üzerinde klasik döneme ve ortaçağa ait kalıntılar bulunmaktadır. Antik kaynaklar adaya, Grek döneminde ‘Ares’, Roma İmparatorluk döneminde ‘Khalkeritis’ adası denildiğini; Pharnakeia’nın hemen karşısında yer aldığını; Ares’e adanmış bir tapınak olduğunu ve Amazonların burada siyah bir taşa (şimdiki Hamzataşı) tapındığını bildirmektedir. Ada surlarının, Trabzon Pontus İmparatoru Alexius II Komnenos (1297- 1330) Döneminde inşa edildiği bilinmektedir. Türklerin adaya ilk kez 1368 yılında çıktığı bilinmektedir. Osmanlı hâkimiyeti boyunca Giresun Adası, her türlü Osmanlı-Rus mücadelesi sırasında stratejik konumu ile önem kazanmıştır. 1806- 1812 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Giresun kent surları ve adanın surları güçlendirilmiştir.

2009 yılında başlatılan sistematik ve periyodik araştırmalar ve 2011 yılında başlatılan kazı çalışmaları sonucunda adada yer alan yapılardan bazıları kısmen ortaya çıkarılmıştır. Surlarla çevrili olan adada ortaçağ yerleşimine ait tapınak üzerine inşa edilmiş kilise, kule/yönetici yapısı, şapel ve sarnıç gibi yapılarla birlikte Klasik ve Helenistik döneme ait liman sahası, basamaklı altar ve sunu çukurları tespit edilmiştir.  Ada, kayalık kıyı şeridinin hemen ardından oldukça güçlü bir sur ile tümüyle çevrelenmiştir. Surlar yaklaşık 600 m. uzunluğunda, ortalama 6 m. yüksekliğinde ve yaklaşık 0.9 m. enindedir. Sur yapısının toplamda 150 metrelik bölümü yer yer yıkılmış ve yaklaşık 450 metrelik bölümü kısmen korunarak günümüze ulaşabilmiştir.

Helenistik Döneme ait bir tapınak üzerine inşa edilen kilise, tek nefli ve dikdörtgen planlıdır (4.75-9,25). Doğu batı doğrultusunda inşa edilen kilisenin apsisi doğusunda yer alır. Ana girişi batı ekseninde bulunan kilisenin kuzey ve güney duvarlarında da kapıları vardır. İhtiyaca bağlı olarak kilisenin kuzey ve güney uzun kenarına tek nefli yuvarlak apsisleri olan şapeller eklenmiştir. Kilisenin kuzeybatı köşesinde U şeklindeki kanalın işlevi tespit edilememiştir. Kilise zemininde bulunan mozaik parçaları, daha erken bir yapıya ait olup, çok az bir kısmı sağlam durumdadır. Kilisenin kuzey ve güneyindeki şapeller ile batısındaki alanda, olasılıkla manastır mensuplarına ait 9-14. yüzyıllara tarihlenen toplam 32 bireye ait mezar ortaya çıkarılmıştır.

Adanın güneyine doğru, orta bölüme yakın bir noktada, 10.80x 10.20 m. ölçülerinde ve 12 m. yüksekliğinde 4 katlı olduğu anlaşılan kule görünümünde bir yapı tespit edilmiştir. Kulenin kuzeybatı duvarı ve güneybatı köşesi nispeten daha iyi korunmuşken diğer bölümleri oldukça tahrip olmuştur. Moloz taş ve harç ile inşa edilmiş olan kulenin kuzey duvarında ikinci ve üçüncü katı oluşturacak biçimde 0.20 x 0.35 m. ölçülerinde sıra halinde yedi adet ahşap hatıl deliği bulunmaktadır. İnşa tekniği, alt katlardaki mazgal pencere sistemi ve kalın duvarlarıyla bu yapının hem askeri-savunma hem de konut olarak kullanılmış olabileceği düşünülmektedir. Bu yapı kalıntısı, Kule/Yönetici Yapısının yaklaşık 15 m. kuzeydoğusunda ve adanın orta kısmında bulunmaktadır. Daha önceki çalışmalarda, manastır kompleksi olarak tanımlanan kalıntının kesin olarak işlevini söylemek zordur.

Sarnıç, adanın batısında surların dışında ancak sura bitişiktir. Batı gözetleme kulesine ve surun batısındaki küçük kapıya yakın bir noktaya ve arazinin topografik yapısına uygun olarak inşa edilmiştir. Sarnıç 10x 4.5 metre ölçülerinde dörtgen planlı olup, 3.5 metre yüksekliğindedir. Adanın doğu kıyısında, teknelerin bağlandığı alanın hemen kuzey ucundaki kayalık sahil tıraşlanarak, kabaca düzeltilmiştir. Bu alanda ana kayaya oyulmuş toplam 7 adet çukur tespit edilmiştir. Dörtgen ya da yuvarlak biçimli bu çukurlar “sunu çukuru/çanağı” olarak değerlendirilmekte olup, Kybele-ana tanrıça- tapınımında kültsel işleve sahip olmalıdır. Giresun Adası’nda yapılan arkeolojik çalışmalar devam etmektedir.

3-       ZEYTİNLİK MEVKİİ III. DERECE KENTSEL SİT ALANI

İlçesi                                      : Merkez

Mahalle/Köyü                      : Zeytinlik Mevkii

Kadastral Durum                :

Karar / Tarih                        :17.05.1991 /  1029

Yapım Tarihi                         :

Yaptıran                                :

Yapı Tipi                                :Sit Alanı (Kentsel)

Giresun limanından Avrupa ülkelerine fındık ihracına paralel olarak, 19. yüzyılın ortalarından itibaren ticaretin getirdiği canlılık, Giresun’da yeni bir yaşam tarzı ve buna uygun bir konut tipinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Özellikle ticareti büyük oranda elinde bulunduran varlıklı kesim, bugünkü adıyla Zeytinlik Mevkii olarak bilinen Gogora Mahallesinde yeni bir yaşam alanı oluşturmuşlardır. Günümüzde bu bölgede 80 adet tescilli ev yer almaktadır. Dar sokaklardan oluşan Zeytinlik Mevkiinde inşa edilen konutlar; taşlık, şenlik, çamaşırlık, sarnıç, çeşme, kuyu, müştemilat gibi birimleriyle kompleks yapı şeklinde tasarlanmıştır. Burada yer alan konutlar meyilli bir alan üzerine konumlandırıldığından her biri doluluk – boşluk oranları dikkate alınarak birbirlerinin manzarasını kesmeyecek şekilde sıralanmıştır.

 İl merkezinde yer alan konutlarda cephe düzenlemesi bakımından üç farklı tip kullanıldığı, bunlardan ilkinin ve en çok kullanılanın “balkonlu cephe” tipi olduğu anlaşılır. Bu tipte giriş üzerinde elibelinde ya da sütunla taşınan bir balkon yer alır. Balkonlar ahşap, metal ya da taş olmak üzere üç tip gösterir. İkinci cephe tipi ise “direk ya da sütunlu kat çıkmalı cephe” tipleridir. Bu tipteki cephelerde üst kat komple çıkma yapar ve bu çıkmalar dört ya da altı adet ayakla taşınır. Üçüncü tip cepheler ise “düz cephe” olarak adlandırdığımız cephelerdir ki bu tipte çıkma ya da balkon görülmez.

Giresun geleneksel konutlarında burgaç olarak da tanımlanan ferforjelere çok önem verildiği ve her birimin kendine özgü bir ferforje tipi olduğu görülür. Ferforje uygulamaları pencere, balkon ve tırabzanlarda görülür ve her birinde ayrı bir düzenleme söz konusudur. Trabzanlarda, iki ucu spiralli dikey yönlü yassı metal çubuklardan ya da üst üste iki S kıvrımının yerleştirilmesiyle düzenlenen metal çubuklardan oluşur. Pencerelerde ya C ya da S kıvrımlı burgaç tipi uygulanır. Balkonlarda ise S kıvrımlı, elips görünümlü, kalp görünümlü, spiralli ya da dairesel başlıklı olmak üzere beş farklı uygulama görülür. S kıvrımlı düzenlemeler görünümüne göre kendi içinde farklı tipler oluşturur. Giresun evlerinde bu tiplerin dışında herhangi bir ferforje uygulamasına gidilmemiştir.

Giresun evlerinde, süslemede kullanılan motifler ve bunların uygulama alanları neredeyse bütün konutlarda aynıdır, zanaatçı farklı arayışlara girmez. Dış cephelerde; silmelerde, kornişlerde, saçaklarda, kapı söve ve lentolarında, pencere söve, lento ve saçaklarında, korkuluk burgaçlarında, taşıyıcı sütunlarda, bahçe ve giriş kapı kanatlarında, konut içinde ise; oda kapılarında, ocak yaşmaklarında, dolap kapaklarında ve tavanlarda süs unsurlarına yer verilir. Kısıtlı alanlarda görülen motifler, uygulandığı yüzeyin formuna göre belirlenir. Malzemenin işlenebilirliğine göre yüzeyler, uygun süsleme kompozisyonuyla doldurulmuştur.